Andrei Tarkovsky / Mühürlenmiş Zaman’dan bir kesit…

 

“Arayış” ya da “deneme” gibi sözleri sanatla bağdaştırmaya çalışmaktan daha saçma bir şey olamaz. Bu sözlerin ardında güçsüzlük, kofluk, hakiki bir yaratıcı bilincin eksikliği ve acınacak bir kibirlilik yatıyor. “arayış içinde olan bir sanatçı”: Bu sözlerin ardında ne de cansız bir küçük burjuva zavallılığı yatar. Sanat, bir bilim değil ki deney yapmaya izin versin. Deney, yalnızca deney düzeyinde kalırsa, yani bir sanatçının bir filmi tamamlamak için aşması gereken o sanatçıya özgü çalışmanın bir aşaması olmakla kalmazsa, o zaman sanatın asıl hedefine ulaşılamamış olur.

the-exile-and-death-of-andrei-tarkovsky
Andrei Tarkovsky

20. yüzyılın ikinci yarısında sanat her türlü gizemini kaybetmiştir. Günümüzün sanatçısı anında, tam bir kabul görmek istiyor, manevî başarıların anında paraya çevrilmesini istiyor. Zavallı Franz Kafka! Yaşadığı sürece hiçbir eseri basılmayan ve vasiyetnamesinde bütün metinlerinin yakılmasını talep eden Kafka’nın dramı ne kadar sarsıcı! Bu açıdan bakıldığında Kafka, ahlâken modası geçmiş bir dönemin parçasıydı. Zaten bu yüzden de Kafka bu kadar acı çekmek zorundaydı, çünkü zamanına “ayak uydurmasını” bilmiyordu.

Buna karşın, sözde çağdaş sanat çoğu kez yalnızca bir kurmacadan ibarettir, çünkü yöntem, sanatın anlamı ve amacı olabilirmiş gibi bir yanılgıdan hareket eder. Bu yöntemi sergilemek ise —ki bu sınırsız bir teşhircilikten başka bir şey değildir— çağdaş sanatçıların çoğunluğunun ilgilendiği temel konudur.

Avangard diye adlandırılanların ortaya attıkları sorunlar ancak geleneksel ölçülerin ve güzellik ideallerinin tartışıldığı bir dönüşüm döneminde oluşabilirdi. Bundan en çok etkilenen güzel santlar oldu. Güzel sanatlar içinde barındırdığı manevî değerleri büyük ölçüde yitirdi, hem de karşılığında yeni değerlere kavuşmadan. Genelde, böyle bir durumun, toplumun içinde bulunduğu bir buhrandan kaynaklandığı söylenir. Bu korkunç durumun yalnızca tesbitine yaradığı sürece bu görüşe katılırım. Evet, hakikaten de böyle bir buhran olaylara yansır, ama sanatsal düzeye değil. Çünkü sanat akılsızlığı aşmakla yükümlüdür, ayrıca manevî değerlerin eksikliğini manevî yollarla giderme yeteneğine sahiptir, tıpkı Dostoyevski’nin yüzyıl başlangıcında hastalığı ilk görenlerden biri olarak bunu dâhice dile getirmesi gibi.

Sanatta avangard kavramı bir anlam taşımaz. Avangardı kabul etmek demek sanatta ilerlemeyi kabul etmek demektir. Teknolojik alanda ilerlemeden, gitgide daha mükemmelleşen makinelerin kendilerine verilen görevleri gitgide daha mükemmel ve daha doğru yapmasını anlıyorum. Peki ama sanat alanında bir insan başka bir insandan nasıl daha ileride olabilir? Yoksa Thomas Mann, Shakespeare’den daha mı iyiydi?

Andrey Tarkovski – Mühürlenmiş Zaman

Yorum bırakın